Jump to content

Kahramanmaraş merkezli depremler, Türkiye’de yerel yönetimlerin afet yönetimi ve kentsel dönüşümdeki rolünü bir kez daha gündeme getirdi. 6 Şubat 2023’te meydana gelen ve 11 ili etkileyen depremler, kentlerin hem fiziksel hem de yönetimsel anlamda yeniden yapılanmasına dair acil bir ihtiyacı ortaya koydu. Bu süreç, afetlere karşı dirençli bir toplum ve kentler inşa etmenin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Kentlerin Dönüşümü: Coğrafya Kader Değil, Yönetim Sorunu

Tarih boyunca kentler, doğal afetlerle iç içe yaşamak zorunda kalmıştır. Ancak, afetlerin yıkıcı etkileri, büyük ölçüde insan eliyle yapılan hatalardan kaynaklanmaktadır. Plansız kentleşme, yetersiz altyapı ve denetimsiz yapılaşma, deprem gibi doğal olayları felakete dönüştüren temel faktörlerdir. Türkiye, jeolojik yapısı ve coğrafi konumu nedeniyle afetlere açık bir ülke olmasına rağmen, bu gerçeği görmezden gelen politikalar, her depremde büyük kayıplara yol açmaktadır.

Son yıllarda yapılan kentsel dönüşüm çalışmaları ve yasal düzenlemeler, sorunun kökenine inememiştir. Özellikle 1999 depreminden sonra başlatılan yapı denetim sistemleri ve kentsel dönüşüm projeleri, yeterli denetim ve bilimsel planlama olmadan uygulandığı için beklenen sonuçları vermemiştir. 6 Şubat depremlerinde yıkılan binaların büyük çoğunluğunun 1999 öncesi inşa edilmiş olması, bu durumun çarpıcı bir kanıtıdır.

Depreme Dirençli Kentler İçin Yeni Bir Paradigma

Depremler, kentlerin sadece fiziksel yapısını değil, yönetim anlayışını da sorgulamamız gerektiğini gösteriyor. Birleşmiş Milletler’in “dirençli kent” tanımı, afetlere karşı dayanıklı, uyum sağlayabilen ve hızlı toparlanabilen kentlerin inşa edilmesini öngörüyor. Bu hedefe ulaşmak için, kentlerin altyapısından yapı stokuna, afet yönetiminden toplumsal bilinçlenmeye kadar kapsamlı bir dönüşüm gerekiyor.

Türkiye’de yerel yönetimler, bu süreçte kilit bir rol üstleniyor. Deprem öncesi hazırlıklar, afet anında hızlı müdahale ve sonrasında toparlanma aşamalarında belediyelere büyük sorumluluklar düşüyor. Örneğin, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin afet hazırlık projeleri, İstanbul’un mikro bölgeleme çalışmaları ve Gaziantep’in risk haritaları, bu alanda atılmış olumlu adımlar olarak öne çıkıyor. Ancak, tüm belediyelerin bu tür çalışmaları sistematik bir şekilde yürütmesi ve bilimsel verilere dayalı politikalar geliştirmesi gerekiyor.

Yerel Yönetimlerin Depremdeki Rolü ve Eksiklikler

6 Şubat depremleri, yerel yönetimlerin afet yönetimindeki başarılarını ve eksikliklerini de ortaya koydu. Birçok belediye, deprem sonrası arama kurtarma çalışmaları, yardım organizasyonları ve geçici barınma alanlarının kurulması gibi alanlarda önemli çabalar sarf etti. Ancak, özellikle küçük ilçe belediyelerinin afet hazırlık kapasitelerinin yetersiz olduğu görüldü. Arama kurtarma ekiplerinin eksikliği, yeterli sayıda çadır ve konteyner bulunmaması, altyapı yetersizlikleri gibi sorunlar, afet anında hızlı ve etkili müdahaleyi engelledi.

Bu süreç, belediyelerin afet yönetimi konusunda daha kapsamlı bir strateji geliştirmesi gerektiğini gösterdi. Deprem öncesi hazırlıklar, afet anında koordinasyon ve sonrasında toparlanma aşamalarında etkili bir sistem kurulması, kentlerin dirençli hale getirilmesi için hayati öneme sahip. Ayrıca, merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasında daha güçlü bir iş birliği ve koordinasyon sağlanması gerekiyor.

Geleceğe Dönük Adımlar: Bilim, Planlama ve Toplumsal Bilinç

Depremler, Türkiye’nin afet yönetimi ve kentsel dönüşüm politikalarını kökten değiştirmesi gerektiğini bir kez daha hatırlattı. Bilimsel verilere dayalı planlama, etkili denetim mekanizmaları ve toplumsal bilinçlenme, afetlere karşı dirençli bir toplum inşa etmenin temel unsurlarıdır. Yerel yönetimler, bu süreçte öncü bir rol üstlenerek, kentlerin fiziksel ve sosyal yapısını güçlendirecek adımlar atmalıdır.

Sonuç olarak, depremler gibi doğal afetler, Türkiye’nin coğrafi gerçeğidir. Ancak, bu afetlerin felakete dönüşmesi, insan eliyle yapılan hataların bir sonucudur. Depreme dirençli bir toplum ve kentler inşa etmek için bilim, planlama ve toplumsal iş birliği temelinde yeni bir yaklaşım benimsenmelidir. Bu, sadece bugünü değil, gelecek nesilleri de korumanın en etkili yoludur.

Kullanıcı Geri Dönüşleri

Join the conversation

Şimdi Yayınlayabilir ve Daha Sonra Kayıt Olabilirsiniz Bir Hesabınız Varsa, Şimdi Oturum Açın.

Misafir
  • Bu, Diğer Kullanıcılara Gösterilmeyecektir.
  • Değerlendirme yap...