Jump to content

Gündem

Yerbilimleri ve çevreyle ilgili en güncel haberleri keşfedin. Deprem, iklim değişikliği ve diğer doğal afetler gibi konularda son dakika gelişmeler, bilimsel buluşlar ve uluslararası haberlerle bilgi sahibi olun. Bu kategori, sektörle ilgilenen herkesin gündemi yakından takip etmesini sağlar.
Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB), 2025 yılına ilişkin İnşaat Sektörü Analizi Raporu’nu kamuoyuyla paylaştı. Raporda, inşaat sektörünün son yıllarda karşılaştığı zorluklara rağmen büyümesini sürdürdüğü vurgulanırken, küresel jeopolitik belirsizliklerin ve ekonomik dalgalanmaların sektör üzerindeki etkilerine dikkat çekildi. 2024 yılının zorlu bir dönem olarak geride kaldığı belirtilen raporda, inşaat sektörünün hem yurt içinde hem de yurt dışında başarılar elde etmeye devam ettiği ifade edildi. Özellikle küresel siyasi gerilimler ve ekonomik belirsizliklerin 2025 yılında da sektörün dinamiklerini şekillendireceği öngörüldü.
Ekonomide Lokomotif Rolüyle İnşaat Sektörü
Türkiye’de 200’den fazla alt sektöre doğrudan etki eden ve istihdam yaratan inşaat sektörü, ekonominin lokomotifi olma özelliğini koruyor. TMB’nin yayımladığı raporda, sektörün hem ulusal hem de uluslararası alanda önemli bir güç olduğu vurgulandı. “2025’te Dünyanın Rotası Belirsiz” başlıklı analizde, küresel ekonomik trendler, ulusal ekonomik dinamikler ve inşaat sektörünün geleceğine dair detaylı değerlendirmelere yer verildi.
Ertelenen Projeler ve Mali Yükler
Raporda, inşaat sektörünün ara eleman ve finansman sorunlarının devam ettiği belirtilirken, kamu müteahhitlerinin artan şartsız tasfiye hakkı taleplerinin önümüzdeki dönemde önemli bir gündem maddesi olacağı ifade edildi. Kamu projelerinde tamamlanmak üzere olan işlere öncelik verilmesi ve yeni projelerin yavaşlatılması kararı, bütçenin daha verimli kullanılması açısından desteklense de, ertelenen projelerin müteahhitlere ciddi mali yükler getirdiği vurgulandı. Şantiyelerin açık kalması, teminat mektupları ve işletme giderleri gibi unsurların müteahhitler üzerinde baskı oluşturduğu belirtildi. TMB, bu süreçte ertelenen projeler için yüklenicilere şartsız tasfiye hakkı sağlanması yönündeki taleplerini sıkça gündeme taşıdı.
Afet Öncelikli Kentsel Dönüşümün Aciliyeti
Deprem bölgesindeki yeniden yapılanma çalışmaları ve depreme dayanıklı yapı ihtiyacı, kentsel dönüşüm projelerini hızlandırdı. Raporda, Türkiye’nin yıllık konut ihtiyacının 800 bin ile 1 milyon arasında değiştiği, deprem sonrası bu rakama 650 bin yeni konutun eklendiği belirtildi. Ayrıca, yaklaşık 6-7 milyon konutun riskli olduğu ve acilen yenilenmesi gerektiği vurgulandı. Uzmanlar, olası deprem risklerine karşı afet öncelikli kentsel dönüşümün ivedilikle tamamlanması gerektiğini ifade ederken, devletin arsa maliyetlerini düşürücü adımlar atması ve finansman kolaylıkları sağlaması beklentisi dile getirildi.
Yurt Dışında Büyüme Devam Ediyor
Türk müteahhitlik sektörü, 2024 yılında 57 ülkede toplam 28,6 milyar ABD doları değerinde 316 proje üstlendi. Suudi Arabistan, 5,8 milyar dolarla en fazla iş üstlenilen ülke olurken, Birleşik Arap Emirlikleri (5 milyar dolar), Uganda (3,1 milyar dolar), Gabon (2,2 milyar dolar) ve Cezayir (1,7 milyar dolar) takip etti. Türk müteahhitler, geleneksel pazarlarını korurken yeni pazarlarda da büyüme fırsatları aramaya devam ediyor. 1972’de Libya ile başlayan yurt dışı faaliyetleri, bugüne kadar 137 ülkede 12.461 proje ve 533,8 milyar dolarlık iş hacmine ulaştı. Rusya, 103 milyar dolarlık proje ile Türk müteahhitlerin en büyük pazarı olmayı sürdürüyor.
Sektörde Büyüme ve Jeopolitik Riskler
İnşaat sektörü, 2024 yılı üçüncü çeyreğinde %9,2 büyüme kaydederek genel ekonominin üzerinde bir performans sergiledi. Üst üste 8 çeyrektir kesintisiz büyüyen sektör, deprem bölgesindeki yeniden yapılanma ve kentsel dönüşüm projelerinin katkısıyla bu başarıyı elde etti. 2025 yılında büyüme hızının yavaşlaması beklenirken, sektörün pozitif büyüme trendini sürdüreceği öngörülüyor. Ancak, Rusya-Ukrayna savaşı, Orta Doğu’daki gerilimler ve Suriye’deki gelişmeler gibi jeopolitik risklerin sektörü etkilemeye devam edeceği belirtildi.
Yeşil Dönüşüm ve Sürdürülebilirlik
İklim değişikliğiyle mücadele kapsamında yeşil ve döngüsel ekonomiye geçiş, inşaat sektörü için acil bir öncelik haline geldi. Raporda, çimento, demir-çelik ve kimya/petrokimya gibi sektörlerin karbon emisyonlarındaki payına dikkat çekilirken, yeşil dönüşümün Türk inşaat malzemelerinin AB pazarındaki rekabet gücü için hayati öneme sahip olduğu vurgulandı. Aksi takdirde, Türk müteahhitlerin AB ülkelerindeki projelerde yerel ürünler kullanmak zorunda kalabileceği ifade edildi.
Mali Yeterlilik Kriterlerinde Değişiklik
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca yapılan yönetmelik değişikliğiyle müteahhitlerin mali yeterlilik kıstasları %50 oranında artırıldı. Bu düzenleme, müteahhitlerin ekonomik güçlerine uygun projeler üstlenmesini sağlarken, yeni başlayanların üstlenebileceği iş büyüklüğünde %15’lik bir azalmaya gidildi. Ayrıca, yeşil bina sertifikası alan projeleri hayata geçiren müteahhitlere %5 ek puan verilerek sürdürülebilir yapılaşma teşvik edildi.
Konut Satışlarında Rekor Artış
Türkiye genelinde konut satışları Aralık 2024’te yıllık bazda %53,4 artarak 212 bin 637 adete ulaştı. Bu rakam, son 22 ayın en yüksek seviyesi olarak kaydedildi. 2024 yılında toplam konut satışları 1 milyon 478 bin 25 olurken, İstanbul, Ankara ve İzmir en fazla satışın gerçekleştiği iller oldu. Ardahan, Hakkari ve Bayburt ise en düşük satış rakamlarına sahip iller olarak öne çıktı.
İnşaat sektörü, 2025 yılında da hem ulusal hem de uluslararası alanda büyüme potansiyelini korurken, karşılaştığı zorluklara karşı çözüm odaklı adımlar atılması gerektiği raporda bir kez daha vurgulandı.
TBBulgurlular
Kahramanmaraş merkezli depremler, Türkiye’de yerel yönetimlerin afet yönetimi ve kentsel dönüşümdeki rolünü bir kez daha gündeme getirdi. 6 Şubat 2023’te meydana gelen ve 11 ili etkileyen depremler, kentlerin hem fiziksel hem de yönetimsel anlamda yeniden yapılanmasına dair acil bir ihtiyacı ortaya koydu. Bu süreç, afetlere karşı dirençli bir toplum ve kentler inşa etmenin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Kentlerin Dönüşümü: Coğrafya Kader Değil, Yönetim Sorunu
Tarih boyunca kentler, doğal afetlerle iç içe yaşamak zorunda kalmıştır. Ancak, afetlerin yıkıcı etkileri, büyük ölçüde insan eliyle yapılan hatalardan kaynaklanmaktadır. Plansız kentleşme, yetersiz altyapı ve denetimsiz yapılaşma, deprem gibi doğal olayları felakete dönüştüren temel faktörlerdir. Türkiye, jeolojik yapısı ve coğrafi konumu nedeniyle afetlere açık bir ülke olmasına rağmen, bu gerçeği görmezden gelen politikalar, her depremde büyük kayıplara yol açmaktadır.
Son yıllarda yapılan kentsel dönüşüm çalışmaları ve yasal düzenlemeler, sorunun kökenine inememiştir. Özellikle 1999 depreminden sonra başlatılan yapı denetim sistemleri ve kentsel dönüşüm projeleri, yeterli denetim ve bilimsel planlama olmadan uygulandığı için beklenen sonuçları vermemiştir. 6 Şubat depremlerinde yıkılan binaların büyük çoğunluğunun 1999 öncesi inşa edilmiş olması, bu durumun çarpıcı bir kanıtıdır.
Depreme Dirençli Kentler İçin Yeni Bir Paradigma
Depremler, kentlerin sadece fiziksel yapısını değil, yönetim anlayışını da sorgulamamız gerektiğini gösteriyor. Birleşmiş Milletler’in “dirençli kent” tanımı, afetlere karşı dayanıklı, uyum sağlayabilen ve hızlı toparlanabilen kentlerin inşa edilmesini öngörüyor. Bu hedefe ulaşmak için, kentlerin altyapısından yapı stokuna, afet yönetiminden toplumsal bilinçlenmeye kadar kapsamlı bir dönüşüm gerekiyor.
Türkiye’de yerel yönetimler, bu süreçte kilit bir rol üstleniyor. Deprem öncesi hazırlıklar, afet anında hızlı müdahale ve sonrasında toparlanma aşamalarında belediyelere büyük sorumluluklar düşüyor. Örneğin, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin afet hazırlık projeleri, İstanbul’un mikro bölgeleme çalışmaları ve Gaziantep’in risk haritaları, bu alanda atılmış olumlu adımlar olarak öne çıkıyor. Ancak, tüm belediyelerin bu tür çalışmaları sistematik bir şekilde yürütmesi ve bilimsel verilere dayalı politikalar geliştirmesi gerekiyor.
Yerel Yönetimlerin Depremdeki Rolü ve Eksiklikler
6 Şubat depremleri, yerel yönetimlerin afet yönetimindeki başarılarını ve eksikliklerini de ortaya koydu. Birçok belediye, deprem sonrası arama kurtarma çalışmaları, yardım organizasyonları ve geçici barınma alanlarının kurulması gibi alanlarda önemli çabalar sarf etti. Ancak, özellikle küçük ilçe belediyelerinin afet hazırlık kapasitelerinin yetersiz olduğu görüldü. Arama kurtarma ekiplerinin eksikliği, yeterli sayıda çadır ve konteyner bulunmaması, altyapı yetersizlikleri gibi sorunlar, afet anında hızlı ve etkili müdahaleyi engelledi.
Bu süreç, belediyelerin afet yönetimi konusunda daha kapsamlı bir strateji geliştirmesi gerektiğini gösterdi. Deprem öncesi hazırlıklar, afet anında koordinasyon ve sonrasında toparlanma aşamalarında etkili bir sistem kurulması, kentlerin dirençli hale getirilmesi için hayati öneme sahip. Ayrıca, merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasında daha güçlü bir iş birliği ve koordinasyon sağlanması gerekiyor.
Geleceğe Dönük Adımlar: Bilim, Planlama ve Toplumsal Bilinç
Depremler, Türkiye’nin afet yönetimi ve kentsel dönüşüm politikalarını kökten değiştirmesi gerektiğini bir kez daha hatırlattı. Bilimsel verilere dayalı planlama, etkili denetim mekanizmaları ve toplumsal bilinçlenme, afetlere karşı dirençli bir toplum inşa etmenin temel unsurlarıdır. Yerel yönetimler, bu süreçte öncü bir rol üstlenerek, kentlerin fiziksel ve sosyal yapısını güçlendirecek adımlar atmalıdır.
Sonuç olarak, depremler gibi doğal afetler, Türkiye’nin coğrafi gerçeğidir. Ancak, bu afetlerin felakete dönüşmesi, insan eliyle yapılan hataların bir sonucudur. Depreme dirençli bir toplum ve kentler inşa etmek için bilim, planlama ve toplumsal iş birliği temelinde yeni bir yaklaşım benimsenmelidir. Bu, sadece bugünü değil, gelecek nesilleri de korumanın en etkili yoludur.
TBBulgurlular
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, vatandaşların konut ihtiyacını karşılamak amacıyla önemli bir adım attı. Bakan Murat Kurum’un imzasıyla 81 ilin valiliklerine gönderilen genelge ile sosyal konut yapımı için uygun arazilerin belirlenmesi talimatı verildi. Genelgede, öncelikle hazine veya belediye mülkiyetinde bulunan taşınmazların tespit edilmesi istendi. Bu kapsamda, TOKİ (Toplu Konut İdaresi Başkanlığı) tarafından ülke genelinde sosyal konut projelerinin hayata geçirilmesi planlanıyor.
Anayasa’daki Konut Hakkı Vurgulandı
Genelgede, Anayasa’nın “konut hakkı” ile ilgili maddesine atıf yapılarak, devletin vatandaşların barınma ihtiyacını karşılamakla yükümlü olduğu hatırlatıldı. “Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre koşullarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler” ifadesiyle, sosyal konut projelerinin hukuki dayanağına dikkat çekildi.
Nüfusa Göre Konut Planlaması Yapılacak
Sosyal konut projeleri kapsamında, kent merkezleri ve ilçelerde nüfus yoğunluğuna göre konut sayıları belirlenecek. Nüfusu 10 bin ve altında olan ilçelerde en az 100 konut, nüfusu 10 binden fazla olan ilçelerde ise en az 500 konut yapılması hedefleniyor. Valiliklerden, konut yapımına uygun arazilerin belirlenmesi ve bu arazilerin hazine veya belediye mülkiyetinde olmasına özen gösterilmesi istendi.
Arazi Seçiminde Kritik Kriterler
Genelgede, sosyal konutların inşa edileceği arazilerin seçiminde dikkat edilmesi gereken kriterler de sıralandı. Altyapı ve ulaşım imkanlarına yakın, topoğrafya bakımından konut yapımına uygun alanların tercih edilmesi gerektiği vurgulandı. Ayrıca, tarım arazileri, ormanlık alanlar, sulak bölgeler veya sit alanları gibi koruma altındaki bölgelerin dışında kalan arazilerin belirlenmesi talimatı verildi. Valiliklerden, bu kriterlere uygun arazilerle ilgili detaylı bilgilerin toplanarak bakanlığa iletilmesi istendi.
TOKİ’nin Sosyal Konut Karnesi
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın açıklamasına göre, TOKİ bugüne kadar 1 milyon 481 bin sosyal konut ve 47 bin 905 sosyal donatıyı tamamlayarak vatandaşların hizmetine sundu. Bu projelerle, 5 milyon dar gelirli vatandaşa depreme dayanıklı ve modern yaşam alanları sağlandı. Halihazırda 81 ilde 312 bin sosyal konutun inşası devam ediyor. Yeni genelge ile bu sayının daha da artırılması hedefleniyor.
Sosyal Konutların Önemi ve Hedefler
Sosyal konut projeleri, özellikle dar gelirli vatandaşların barınma ihtiyaçlarını karşılamak ve şehirlerdeki plansız yapılaşmanın önüne geçmek amacıyla hayata geçiriliyor. Deprem riski yüksek olan bölgelerde güvenli ve modern konutların inşa edilmesi, hem vatandaşların yaşam kalitesini artırmayı hem de kentsel dönüşüm sürecini hızlandırmayı amaçlıyor. TOKİ’nin bu projeleri, aynı zamanda istihdam yaratarak ekonomiye de katkı sağlıyor.
Yeni Süreçte Neler Bekleniyor?
Genelgenin yayınlanmasının ardından valilikler, belediyeler ve TOKİ arasında yoğun bir koordinasyon süreci başlayacak. Arazilerin belirlenmesi, projelerin planlanması ve inşaat süreçlerinin hızlandırılması için çalışmalar hız kazanacak. Özellikle büyükşehirlerde ve nüfus yoğunluğu yüksek olan bölgelerde, sosyal konut talebinin karşılanması için yeni projelerin devreye alınması bekleniyor.
Sonuç
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın başlattığı sosyal konut seferberliği, vatandaşların barınma ihtiyacını karşılamak ve şehirlerin daha planlı bir şekilde büyümesini sağlamak açısından büyük önem taşıyor. TOKİ’nin bu alandaki deneyimi ve başarısı, yeni projelerin de hızlı bir şekilde hayata geçirilmesine olanak tanıyacak. Bu süreçte, valiliklerin ve belediyelerin etkin rol oynaması, sosyal konut projelerinin başarıya ulaşmasında kilit bir faktör olacak.
TBBulgurlular
Bursa’da, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın genelgesi doğrultusunda yürütülen denetimlerde, ruhsatsız ve eksiklikleri bulunan 161 otel, konaklama tesisi ve köşk evi mühürlendi. Bu tesisler arasında, Uludağ’ın ünlü Çobankaya mevkisinde faaliyet gösteren 25 köşk evi de yer alıyor. Denetimler, turizm sektöründe kayıt dışı faaliyet gösteren işletmelerin tespit edilmesi ve güvenli bir turizm altyapısı oluşturulması amacıyla gerçekleştirildi.
Genelge ile Hareket Geçildi: “Kayıt Dışı Faaliyetlere İzin Yok!”
Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü, 81 il valiliğine gönderdiği yazıda, turizm işletme belgesi olmayan ve kayıt dışı faaliyet gösteren işletmelerin tespit edilmesi talimatını verdi. Bakan Yardımcısı Nadir Alpaslan’ın imzasını taşıyan yazıda, Turizmi Teşvik Kanunu’na aykırı hareket eden işletmelerin denetlenmesi ve gerekli işlemlerin yapılması istendi. Bursa Valiliği’nin talimatıyla harekete geçen Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü, 17 ilçede kapsamlı bir denetim gerçekleştirdi. Denetimlerde, ruhsatı olmayan, iş yeri açma belgesi bulunmayan ve tesislerinde eksiklikler tespit edilen 161 işletme mühürlenerek faaliyetleri durduruldu.
Uludağ’daki Köşk Evlerine Operasyon!
Uludağ’ın Çobankaya mevkisi, özellikle kış turizmi için bölgenin en gözde noktalarından biri. Ancak, bu bölgede faaliyet gösteren 25 köşk evi, yapılan denetimlerde eksiklikleri nedeniyle mühürlendi. Jandarma, zabıta ekipleri ve Milli Parklar görevlileri tarafından gerçekleştirilen operasyonda, köşk evlerinde konaklayan tatilciler, aynı işletmeye ait başka bir otele yerleştirildi. Bu adım, bölgedeki turizm faaliyetlerini kısa süreliğine etkilemiş olsa da, uzun vadede daha güvenli ve kaliteli bir konaklama deneyimi sunmayı hedefliyor.
Turizmde Kalite ve Güvenlik Vurgusu
Kültür ve Turizm Bakanlığı, bu tür denetimlerle turizm sektöründe kalite standartlarını yükseltmeyi ve vatandaşların güvenli bir tatil deneyimi yaşamasını hedefliyor. Özellikle ruhsatsız ve eksiklikleri bulunan işletmelerin faaliyetlerine son verilmesi, hem turistlerin hem de sektörün geleceği açısından büyük önem taşıyor. Bakanlık, bu tür denetimlerin turizm sektöründe düzeni sağlamak ve sektörün itibarını korumak için gerekli olduğunu vurguluyor.
Bursa’da Turizm İstatistikleri: Neler Değişecek?
161 tesisin mühürlenmesi, Bursa’daki konaklama sektöründe önemli bir boşluk yaratabilir. Özellikle Uludağ’da faaliyet gösteren köşk evlerinin kapatılması, bölgedeki turizm hareketliliğini kısa süreliğine etkileyebilir. Ancak, bu adımın uzun vadede daha güvenli ve kaliteli bir turizm altyapısı oluşturacağı öngörülüyor. Bursa’nın turizm potansiyelinin korunması ve geliştirilmesi için bu tür denetimlerin sıklaştırılması gerekiyor.
Vatandaşlar ve Sektör Temsilcileri Ne Diyor?
Turistler, denetimlerin güvenli bir tatil için gerekli olduğunu belirtirken, bazıları konaklama yerlerinin ani kapatılması nedeniyle mağdur olduklarını ifade ediyor. Sektör temsilcileri ise, denetimlerin adil bir şekilde yapılmasını ve ruhsatlandırma süreçlerinin hızlandırılmasını talep ediyor. Ayrıca, bu tür operasyonların önceden duyurulması ve işletmelerin eksikliklerini gidermesi için süre tanınması gerektiğini savunuyorlar.
Sonraki Adımlar: Denetimler Devam Edecek!
Kültür ve Turizm Bakanlığı, benzer denetimleri diğer illerde de gerçekleştireceğini açıkladı. Özellikle turizm cenneti olarak bilinen Antalya, Muğla ve İzmir gibi şehirlerde de kapsamlı denetimlerin yapılması bekleniyor. Bu adımlar, turizm sektöründe düzenin sağlanması ve vatandaşların güvenli bir tatil deneyimi yaşaması için büyük önem taşıyor.
Bursa’da gerçekleştirilen bu operasyon, turizm sektöründe düzen ve kalite adına önemli bir adım oldu. Hem vatandaşların hem de turistlerin güvenliği için bu tür denetimlerin sıklaştırılması, sektörün geleceği açısından büyük önem taşıyor. Turizmde kalite ve güvenlik için denetimler artarak devam edecek.
TBBulgurlular